21 Mayıs 2025 Çarşamba

Álim

Seni sana bildiren
Kendisini sana bildirmez mi?
Sen yeter ki bilmek iste.
Bu iş de böyle işte

Merhamete yüz çeviren
Kendisine zulüm eden
Ettiği zulmü hak bilen
Hakk'ı dahi bilmeyen

Bilse eder miydi özüne ihanet
Kendisine yok ki merhamet
Bekler misin ki hürmet?
Cehalet içinde yüzer, álimim diye gezer.
Kendisine zulüm eder...

Kahroluş

Vermezsin 3 kuruşunu 
İstersin eldeki(yabancıdaki) 10 kuruşu
İster durursun dünya mülkünü
Alsan da doymazsın ki küllünü.

Sana vaad edileni bilse idin
ne 3 kuruş, ne 10 kuruş der idin.
Öyle bir Er-Rahîm ki
Bilse idin Lütufun ağırlığından kahrolurdun.

3 kuruşa tapan bizlerin ahvâli o kadar vahim ki.
Sıhhatli iken gözün görmez kibrinden
Yatağa düşünde Allah düşmez dilinden
Samimi ve olsa idin kalpten 
Çıkmazdın dininden.

Seni sana bildiren, kendisini sana bildirmez mi?
Görmek isteyene 1 kelime, İstemeyene 1000 mucize.
Ya Rab sen Mağfiret eyle bu acize.

Sultan

Ne malda ne diyarda
Bu gönül Sultanda.
Diyarı Sultan sananda
Beşere divane olanda
Divane eden beşere
Oldun haşere.

İşitir durur vesvese
Ben, beni bilseydim;
Bu kalp bana dayanmazdı bana.
Şükürler olsun Yaradana.
Hakkıyla, ederinden bile fazlası ile
Lütuf edendir o.

Samimiyet

Ne samimiyetimiz hakikîdir
Ne de sadakatimiz daimîdir.
Bizi, bize bildirmesen
Ne farkımız kalır etten ...

Hâddini bilir misin?
Hâd nedir bilir misin ?
Nefse dert gerektir 
Dert olmayanda insan
Görmez kendisini bir an
Fıtramız dert ile demlenir
Gam yemeden
Terbiye edilemeyen
Kendi gözünü kör eden
Özüne bile gücü yetmeyen
Kendisine söz geçiremeyen
Uzanmasa bir el âlemlerden
Sen ki kendini bilmez idin.

Boşuna dememiş ya, "Bana seni gerek seni."

Kendime Zulüm

https://www.instagram.com/p/DJhS5r3Nf7D/?igsh=MTNrNWl5c3BwaWk3aw==
Okumaya başlamadan önce lütfen yukarıdaki gönderiyi okuyunuz.

Emin değilim ama galiba burdaki hikmet üzerine biraz düşündüm. Umarım gaflete düşmemişimdir. Hatam var ise mutlaka ikazda esirgeme yapmayınız. O hâl izaha başlayalım. Nefs nedir? Nefs bize kötüyü iyi gösteren, iyiyi sıradanlaştıran,(burası mühim), kötüyü şehvetli ve doyumsuz gösteren terbiye edilmesi gereken bir mahlûktur. Bunda hem fikir isek gaybın bize açılmamasındaki bir diğer hikmet de nefse hitap, nefse terbiye olsa gerek. Bu düşünceye beni ulaştıran şey ise bir olayda bir hikâyede ya da yaşanacak bir olayda gerçekleşecek vukuları şayet bilseydik ne mi olurdu? Sorusu idir. Büyük ihtimalle onu da bu nefs bize sıradanlaştırırdı. Bu neticede ne olurdu? Nefse ne terbiye ne de hikmet ulaşamazdı. Bazı perdeler yine insan içindir de insan bunu bilmez de yine de gaybı bilmek ister. Hissettiğim kadarı ile nefs denen mahlûk kesinlikle ve kesinlikle zerre zerre terbiye edilmesi gerekiyor. Çünkü olayların arkasındaki hikmeti anladığımızda gelen pişmanlık hissini hissetmese idik terbiye de olamazdık. Bunu dünya gözü ile nasıl örneklendirebilirsin der isen şöyle derim; Bir insanı, bir kızı sevdin ancak ona pek de iyi davranmadınığı farz-ı misal kılalım. O şahıs senin için çok çabalamış olsun ancak sen yine de tavrından taviz vermemiş ol. Ve o seni seven kişi kalp kırıklıklarına dayanamayıp bırakmış olsun. Burda neyi göremedin? Doğruyu göremedin. Şimdi gel gelelim bu kızdan sonra da başka bir kızı sevdin ki o da tam tersi gösteriş meraklısı hayadan uzak keza sana da kıymet vermesin senin ona verdiğin kadar. Ve kalp kırıklıkları ile bırakmak zorunda kalıp da köşeye çekilende; vay ben ne hata ettim dersin. Eee hâlbuki biliyordun ilk seni sevenin sana ne denli kıymet verdiğini. Bildiğin hâlde hem kendine hem ona ne diye zulüm ettin ey insan? Sormazlar mı kul hakkına girdin diye. Peki sana doğruyu ne öğretti o vakit? Eğriler öğretti elbet. Hikmeti baştan bildiğin hâlde ne diye hem kendine hem ona zulüm ettin o vakit? Bu da o misal olsa gerek işte. Perdenin maksadı da bu olsa gerek.  Nefse perdenin arkasındakileri görmek iyi gelse idi Hak bize elbet gösterirdi. Bize nice lütuflar vermiş bunu mu sakınacak? İşte perde de yine bizi bize getirmek için olsa gerek. Okuyanlara selam olsun.

Kedi

Eğriden ögrenirim doğruyu
Ben diyemem ki doğruyu
Bir bakış değiştirir yolunu
Merhamet bozar nefsin oyununu

Kibirden önünü göremez
Zalimliğinden dönmez
Aksa önünden hikmet, fark etmez
inkârından dönmez.

Görmek isteyene zerreden
Görmek istemeyene âlemden
Gelse de dönmez kibrinden.
Şükürü gördüm bir kediden...

Bahsi geçen kedi gerçek bir olay olup, ahvali vaziyeti nice olan bir kedinin bu can pazarında isyan etmemesini bir sabah iş dönüşünde görmüş, ansızın gözyaşlarımı tutamamış idim. O kalabalığın içinde o zavallıyı görmeyenler, görüp de görmeyenler, kaç kişinin elindeki telefona bakarak yada bakmayarak geçip gittiği de içler acısı idi. Bize bir iğne batsa hemen ağlar, feryat koparır kimimiz de isyana gideriz değil mi. O hayvan öyle değildi işte.
Sanılmasın ki gördüm, fark ettim, tefekkür ettim. Gösterilmese hikmeti ulaştırılmasa, ne farkım var ondan bundan. Hidayet dahi bir lütuf bir nimet değil midir?

15 Mayıs 2025 Perşembe

Kibir

Kibir, Kibir yerin dibidir
Sanki bir bataklık gibidir
Kibir ki o çok sinsidir
Hâlbuki seni sana bildirir.

Sen sanarsın bezdirir
Hâlbuki seni, sana erdirir
Kıymet verdiğin dünya
Hikmete erdin güya
Tasa başa gelende
Olur bu âlem sana sanki bir rûya

Kör Nefis

Hakîkât görünmez ki gözüme
Şaklaya dilime (görünmez ki gözüme dilim şaklaya)
Elim gitmez ki hakîkâte
Vursun kalbime (Elim dahi gitmez ki hakîkâte, vursun kalbime)

Beni ben terk eyleyende
Kimse eline el vermeyende
Bir el uzanır âlemlerden
Bilme ki kendinden....

Değmez ki buranın taşına 
Bak senin de yerin hazır buranın toprağında
Üç kuruşluk dünyaya Beş kuruş manâ verende
Şımarttığın nefsin, oldu ecelin.

Ecel gelmeden gerek ki terbiye
Terbiye kişiye gerekir mi ola
Nefs terbiye olanda
Kişi terbiye olmaz mı ola?

Kişi kendinden sorumlu denir
Sanki biraz eksiktir.
Uzun laf müsrifliktir.
Nefse dert gerektir, tasa gerektir.

26 Nisan 2025 Cumartesi

Kendim ile Tezat

Ben bana ait değilim.
Yine de hükümler veririm.
Sorsan çok zekiyim.
Bir de veliyim.

Ne kendimi bilirim
Ne de kendimi dinlerim
Sorsan kendimden bilirim
Çünkü ben veliyim

İnsan dünyadan büyüktür derim
Ne yedim daha demin?
kendi kendime yetemez idim
Lâkin neler dedim neler
Diyemedim nefsime bu kadar yeter
Meğer hakkını aramak, Hakk'ı aramak imiş

3 Mart 2025 Pazartesi

İhtiyaç

Muhtaça sorsan, ihtiyaç.
İhtiyaca sorsan, muhtaç
Sahi ya neyimize güvendik?
Nefsimizi dost bildik, kendimize şeytan edindik.

Zihnimizin içinde hapistik. Ánı bilen, öteyi göremeyen. Kendisine laf yedirmeyen. Bugün iyiydin yarın kötü, ama hep iyi olacaktın hesabına göre. Bu nice aciz zihniyet ola ki. Aaahh gaflet ah. Şuncacık ömüre sürekli birşeyler sıkıştırmaya çalışan insanoğlu. Efendiydik değil mi? Akıl başa gelince bildi, kimilerine bu bile nail olamadı.
Bu durumu hep neye benzetirim bilir misiniz?
Şuan 27 yaşındayım. Lâkin bundan 10 sene önceki bir hareketimi hatırlasam "ne kadar da ahmakmışım" derim, deriz çoğumuz. Ama 17 yaşında iken var mı bunu diyebilen? 17 yaşında iken de 7 yaşındaki hâlini fark edersin ve yine kınarsın kendini. Eee ey kendini dahi bilmez, fakat ortalıkta "ben" diye gezinip duran mahlûkat. De bakalım vakti an ile yorumlamaya, yarınını dahi bilmeden kibirlenmeye devam mı edeceksin? Seni sana veren, seni sana bildirir. Yeter ki iste. Yeter ki içindeki o kalp bunları ansın. Sonra ansızın bildirilirsen acısı ağır olur. Kendinden emin, olmadı ki (dem)in. Sorsan daha dün ne yediğini hatırlamaz, kibrinden aşılamaz. 

Onlar Dediler:?

Onlar dediler;
Dışına bakma içini bilemezsin.
Ve yine öyle diyenler dışa bakanlardan oldular.
öyle dediler ve onlar hüküm verdiler.

O vakit bakmayıver meyvenin dışına?
nereden bilirsin içinin acı olduğunu?
Lâkin bazı hususlar var ola
Bunlar meyve gibi değildir.

Cevaplayıverelim o hâl nedir o fark.
Hayâ'dır o.

--------------

Dışına bakma içini bilemezsin, Dışına bakmadan da içini bilemezsin.
Dediler onlar.
Kim hak kim batıl orası muammadır.
Lâkin her dış, içi yansıtmaz mı?
Yukarıda da yazıldığı üzere;
Şayet bir meyve çürüse içten başlamaz mı çürüme? Büyüyen çürüme ardına dışa vurmaz mı?
O hâl dışına bakıp hüküm vermek doğru diyemeyiz lâkin, çürümüş bir meyve dışa nasıl vuruyor ise, çürümüş bir insan da dışa o şekil vurmaz mı?
Ne zamana kadar kandıracaksın nefsini, kendini...
Verdiğin her nefsi hareket, dalından düşen meyve misali çürümeye mahkûm. Yani senden olanın artık senin olmayışına gidişat eder.

Ziynete Minnet

İnsanın, insana duyduğu minnet
Hakk'a duyduğu hiddet
Umar ki Hak'tan himmet
Sanır ki ahlâktan.

Ne zamandı o?
Evet evet, ne zamandı? Borçlu hissettiğin zamanı sual ediyorum.
En son ne zamandı ettiğin şükür?
Birisi sana büyük bir ziynet verende ona duyduğun minnet
Seni sana verene gösterdiğin hiddet.
Bir gözüne dünyalarca verilse ziynet, ne hikmet
Seni sen yapana yok ki hürmet.
Demek ki yok ziynette kıymet.

Sensin sen, en değerli.
Bilemedin ki kendini...
Kendini bilen, kimi bilir idi?
Bu satırları yazanın gözleri yaşlı idi...

Kendini bilmek denen aynadan geçer.
Ayna denen genellikle senin kınadığın veyahut gözünde sıradanlaştırdığındır. Sıradanlaşan gözler demek, körelen kalpler demek. Seni sana bildiren, akıl vererek değil, aklettirerek seni sana bildirmesi daha olasıdır. Hazıra dağ dayanmaz misali. Öğütler vardır, lâkin akletmeye teşvik de vardır. Öğretilen bilgi ile edinilen bilgi arasındaki fark nedir bilir misin sen? Hazır gelen bilgiye ne değer verir insan, ne de hürmet gösterir. Bu misalden olsa gerek ki, alın bilgi demek yerine ne diyor Hak? Akledin diyor. Basit görünen bu kelimedeki mânâyı şuan daha derinden görebiliyor olmanız lazım. Fıtrat gereği bizde hürmet, bizim olanın daha doğrusu emek verdiğimizedir. Ya da ziynetededir. Ziynet ki kendinde saklı. Onu görmez ziyneti bir ömür arar durursun. Ziyneti olup da sakınanlar mı fazla sakınmayanlar mı?(Yani buradaki kasıt mal mülkü olup da, bolca olduğu hâlde onu sakınanlar mı yoksa sakınmadan, gözüne görünmeden paylaşanlar mı?) O hâl ne anlarsın burdan? Yol tektir. Önce kendinden geçesin ki hakîkat yolu gözüksün. Kalbi körelenlere bunlar bir manâ içermez. Hidayet edilir o başka. Biz kimseye hidayet verebilecek güçte değiliz. Mucizeleri versen inanmaz, ama bir gün cüzzî bir şey tesir eder. Biz buna güç yetiremeyiz. Olma yolunda olana yada olmak isteyen işitir bu sözleri.

Nefis Bataklığı

Kula, kul olduk
Sonra uluduk
Döküldü nefret, oluk oluk
Kaldı son bir soluk.

Hükümdar'a hüküm giydirdik
Hâlbuki kendimiz çıplak idik
Sayi ya biz dün ne yedik?
Haddimizi bilemedik.

Dünü tahayyül edemedik
Bugünü bilemedik
Yarını göremedik(göremezdik)
Yetmedi Hüküm sahibine hüküm ettik.
(Haşa! Bunun düşüncesinden bile Allah bizleri himaye eylesin.)

Işık

Göremeyenler, görebilenlerin ışığı idi esasında...
Kimilerine versen "cüzzî" tesir eder, Kimilerine versen mucizeleri inkâr eder.

Öz

Bilemedim özümü 
işitmedim kendi sözümü
pişmeden aradım közümü
Kendime ettim zulümü

Kul ve Huzur

Huzuru kulda arayış eyledim.
Vay ben ne büyük gaflet ettim.
Lütufları göremedim.
Niçin fark edemedim....

Huzuru insanda arama
kendine zulüm eyleme
kendini haktan  men eyleme
kendini gaflete bulama...

4 Aralık 2024 Çarşamba

Ölümü bilmek dahi lütuftur.

Hayvan öleceğini bilmez, bilse de gam etmez.
Öleceğini değil, ölüyor olduğu anı bilir.
Hayvani bile olamayız ki şu yarda.

Dünyayı arar
Kendi kefenini sarar
Cennetliğim sanar
Umduğunda bulamaz yarar
Eder kendine zarar, zarar...
Hakîkati yazar
Hikmeti kendinde sanar
Görse bile hakîkati ne yazar?
Burayı hakîkat sanar.

Öyle kolay bulunaidi ya?
O vakit herkes alim idi.
Tezatta yatar hakîkat.
Önce bakmak;
Sonra görmek, ardına da aramak gerek.

Arayanlara, görmeye(bakmaya) gayret edenlere, görenlere selam olsun. Aramayanlara, görmek(bakmak) ve gayret etmek istemeyenlere de selam olsun. Bilineki muallimlerdir onlar. Göremeyen, bilmeyen muallim olur mu? Olmaz olur mu hiç? Koskoca kainat, bir bak hele; neden herşey tezat iledir? Ne için herşey tezatı ile bir(1)dir? Neye götüre ola ki bu bizi? Bir'e(1). İspat eder kendisini, tezatı olmadığını.

《《《《《《《Söyleyişi dinle 》》》》》》》

Aynadan Muallim

Dünya ne tesadüfî
Ne de cani
Bizleriz fani
Bu kadarı kâfî

Olamadık hayvanî
Soranda insanî
Ölüm gelir ki ani
İçindeyiz zannı alemi

Kırdık kalemi
Hikmeti bildik ki mevkî
Olduk alemin zalimi
Sandık ki kendimizi; Dünyanın en iyi alimi
Düşünmeden hâlimizi
Bildik sandık kendimizi
Aynadan ırak
Dön hele de bir bak
Seni sana tanıtana bir bak
Demeyesin sonra:
Nerede adalet nerede hak
Dön bir aynaya bak

Ayna denen temsilî
Temsilî olan; öğretir nasıl olunur insanî
Kınadığım olur muallimim
Deme sonra vay ben kim idim...

28 Kasım 2024 Perşembe

Kolay oldu alay, Vay anam Vay

Eder mi tecelli
Olur muyuz teselli
Sanma ki ebedî
Bilemedik daha az evveli
______________________________

Umduğuz gibi bakmaz, bakdığımız gibi görmez, gördüğümüz gibi karar kılmaz mıyız?
Peki tüm bunlara rağmen, yine de hata yapmaz mıyız? Onca şeye rağmen nasıl olur da yaparız? Demek ki neyiz? Beşeriz. Mucizevi bir şey ararız da, mucizevi bir şey önümüze gelende de ya inkâr ederiz ya görmeyiz yada görmezden geliriz. Kapıldım dünyanın boşluğuna, geldim nefsin oyununa. Derdi kendinde sanır, önündekinden feyz almaz, hikmet çıkarmaz. Sonunu bile bile üzülür. Zannı aleme gömülür. Gösteren olmasa; görmeye gücü yetmez, kibrinden kıvancından da yedirmez. Ne demeli ki. Saplandıkça saplandığımız bu bataklık ve bizleri o bataklığa battığımız hâlde sesimizi susturan nefs ve şeytan. Kendi içimizdeki düşmanları yenemedik, yeryüzünde kendimize düşmanlar edindik. Aciziyetimize acizliği katıp, sonra kurtar Allah'ım dedik. Allah bizi kurtarınca da sırtımızı dönüp inkâra gittik. Vah bizler ne eyledik. Dünyada bunu bir dostuna yapabilir misin? Yapamazsın. Ama bizi biz yapana yaptık. Ve bunlara rağmen, hâlâ lütuf içerisinde olduğumuzu görmüyor musun? Kalbin parçalanmaz mı? O dost dediğin seni affeder mi? Affetse bile eskisi gibi olur mu? Affeder ise kaç kere affeder?
Hakîkaten Cennet çok kolay, fakat biz ederiz alay. Kendimize zorlaştırırız.

16 Kasım 2024 Cumartesi

Yol: varana, Hidayet: arayana

Seninki sana, benimki bana.
Yok idir havam, çıksın ki foyam

Hayat bedbaht olanda;
Ederiz isyan
Varamayız Divanına
Sendedir diye senin sanma
Alınır anında
Böbürlensen de kalmayacak yanına.
Gel bu hidayet kervanına

Kıt ile zât sanır kendisini
sanki alemlerin efendisi
aldığı nefesi bilmezki
Böyleyiz ne yazık ki

Acelesi olan, ecele
Eceli gelen acele ile
Rabbimiz bizleri af eyleye
bizlere ihsan eyleye, aşkı ile

24 Ekim 2024 Perşembe

Şeytan ve İnsan

bilirim, etmem
ederim bilmem
beşerim, tövbe etmem
önümü bile görmem.

Gaflet ettim diyemem
Kibrimden göremem.
Seninki sana, benimki bana idi
Sergilediğin, bakana idi. Görene değil idi.

Hep derim, anlayana:
Herkesin olan, hiç kimsenindir. Lâkin;
Hiç kimsenin olan, yine hiç kimsenindir.
Bunu anlayamamak kaderin midir?
Yoksa şeytanın vesvesesi midir?
Yahut nefsinin oyunu mudur?

İki tezat unsurun bir arada olmayacağı şu dünyada;
iki tezatı da nefsine hoş gelecek şekilde ister insan.

iblis bile tek vazife güder iken;
Bizler iyiyi de isteriz, kötüyü de iyi olacak şekilde,
o biçimde olacak şekilde arzularız ve günah da olmasın
haram da olmasın. Zarar da olsa ziyan da olsa isteriz.
Kendimize kast edercesine...  Zarar günü gelip çatanda ise
O zarar gitsin diye dua ederiz(utanmadan, sıkılmadan, cehalet ile)

İblis bile maksadında gider.
İblis elbet örnek alınacak bir varlık değildir. Fakat:
Onun bile gayesi ve arzusu tek iken;
Bizler iblisten daha iblis olmuyor muyuz?
Yahut, tezatları nefsi doğrultusunda isteyen bir varlık var mı?
Bizlerden başka...

14 Ekim 2024 Pazartesi

Seninki sana, benimki bana

Genç görünen yaşlı bedenler
Onlar nerede idiler?
Bizleri muhtaç eylediler nankörlere
Bir türlü veremedik el ele

Kendimiz bile inanmadık, kendi kibrimize
Ne berimizi bilir idik ne de ardımızı
Bilemeden, bilmeden bahtımızı
Düşürdük nefsimizi peşimize...

Sanki biz değil idik o kelamları eden
Sanki biz değil idik o hareketleri eden
Bizler ki, inkârı en iyi bilen
Velev ki nadim olanda, o vakit ise zaman isteyen...

Seninki sana, Benimki bana...
Edersin kendine, ederim kendime
İki kelam edende
Umulur ki kalp işitende
O vakit var idir bu yazılanların manâsı
Bu dünyanın kahrı da bitmez, meşgalesi de bitmez. Lâkin sevinci kısa sürer. Bu da neye delâlet eder dersin?
Yerimiz burası değil. Ona delâlet eder.
Buna delâlet eden nice delil var idir. Bizler görebildiğimiz kadar görebiliriz. Ancak çoğumuz görmek dahi istemez, hemi de görür olduğu hâlde... 
Unutma, sendedir diye senin olduğu zannına kapılma. Sende olan sana emanettir. Husus onunla ne yaptığın, ona, onlara nasıl sahip çıktığındır husus. Bizler o kadar nankörüz ki görür de görmeyiz, inanır da inkâr ederiz. Bu kadar gaflet içeririz bizler. 
Görmedik diye yoklar mıydı, göremedik diye inkâr mı etmeliydi?
Hâlbuki akleden görür, gören hisseder, hisseden yaşar, yaşayan ise varır idi.

10 Ekim 2024 Perşembe

Eğriler

Eğriler olmasaydı, sen nasıl doğrulurdun?
Ve yine eğriler olmasaydı nasıl anlardın doğruyu?
Kınama sen onları, hikmet gözünde onlar birer kitapdır görebilene.
Görebildiğin için şükret. Ya göremeyenlerden olsaydın?
Bu yüzden onlara bak ders çıkar, lâkin sakın kınama!
Sana sen doğruyu bulabil diye gönderilenleri ne hakla kınarsın!
Kınadıkların, sen, sen ol diye doğruyu görebil diye Haktan değil midir?
O zaman kınaman kimedir ey insan?

Her daim neyi yapmamız neyi yapmamamız için birer kitap gibidir onlar.
-Kimileri uyarılsa da göremez hakîkati. Tasalanma herkes bilmez ki bir amaç içerisindedir.
A'râf(179da bunu anlattığını bilmiyordum okuyunca inanamadım.)
-Seni kıranlara gelince, anladın mı bir kez daha insan kendi iyiliğini bile istemeyecek kadar nankör. (Sığmıyor kelimeler içimi dökebilmeme...)
-Bu yüzdendir üzülme, bak daha da güçlendin. Kalbin köreldi sandığın anda bil ki Hak, ona yönelmeni istiyor. Bir kez daha ispatlıyor nefsi, onun oyunlarını, kör şeytanı...

Allah gönlünüzü güçlendirsin.

6 Ekim 2024 Pazar

İzah oldu Mizah

Zannı âlem 
Olsa idi kelimede tesir
Âlime eder idi tesir.
Âlim dahi musibet ile islah oldu.
Demek ki âlimlik de ilim de Hak'tan.
İnsan kadar beşen ve şaşan ne ola ki bu âlemde
Sevdin de ne oldu, sevildin de ne oldu?
Hangi kelimen tesir etti?
Hani hissediyorduk birbirimizi?
Kim inandı sana, ağzından çıkan kelimenin hükmü nerede hani?
Doğruyu gösterdin, gördü mü? Doğrusunu söyledin, yaptı mı?
İzah ettin, dinledi mi?
Hâkikâti kendinden bildi mi?
Niçin kahr ettin?
Sen, sen idin, O, o idi.
Sen kendini bildin mi?
İşte o vakit tamam idi.
Beşere elveda 
Hakk'a Sefa.

Allah'ım bizler aciz, acizliğimizi de göremeyecek kadar körüz. Sen bizi isyan edenlerden, inkârcılardan eyleme. Yolunda olmayı bizlere nasip eyle. Senden gelenlerin senden geldiğini hissetmemizi sağla, bize ilham eyle. Şaşkınlıktan ve şaşırmaktan bizi muhafaza eyle. Put kalmadı lâkin, put demekten kasıt bir heykel değil, haddi aşmak, kendi kalbimizi kör etmek, bakan gözlerimizi görmez hâle getirmek demektir. Bizleri bir beşerin bir mahlûkatın himayesinde olmaktan, ona tapmaktan ve herşeyi unutmaktan, seni unutmaktan bizleri muhafaza eyle ya Hak. Ha bu dünyada kalmışız ha kalmamışız. Sonu olduğunu bile bile ısrarcılığımız, hırsımız bizi kör eder ya Rab. Kendimize olan eziyetimizi bile iyi bir şey sanacak kadar aciziz ya Hak.

5 Ekim 2024 Cumartesi

Olan, Olduran, Zan Olunan

Ne idi Hak olan?
Ne idi Haktan olan?
Nerede idi sırât-ı müstakīm?
Ne denli Ârif idik kendimize, olalım ki ele?

Kimin hükmü idi hususa vakıf olan?
Bildiğini sandığın, hak olan mıydı ki?
Senin doğrun, sana doğru idi.
Bilir miydin ki hâkikâti?
Bilse idin konuşur muydun ki?

İşitsen de hâkikâti
Duyamazsın kalbî 
Yoktur ki kelimenin tesiri
Susayım iyisi mi

4 Ekim 2024 Cuma

Merhamet

Dağlara ulaşsa idi zalimlerin zulmü, yok olur idi o dağlar.
İyiye ulaşsa idi dünyadaki zalimlerin sayısı, o gönül kahr eder, kahrından ve üzüntüsünden yok olur idi.
Olmasa idi perde, barınmak mümkün olmazdı bu beldede.
Bunları akledende Hakk'ın ne denli merhametli olduğu görünür kâlbe

Üç kuruşluk dünya idi hayalin
Oldu burası ve içincekiler vebalin.
Ne denli bilir idin?(Ne denli hâkim ne denli vakıf idin kendine ve çevrene)
Bugün var, yarın yok idin.

Böbürlendiğin o bedenine,
Bir ayıp, bir engel gelende
Al canımı, kurtar beni diyende
Buna rağmen merhabet edilende...
(Düne kadar böbürlenir idin. Başına iş geldiği vakit, hiçbir şey olmamış, böbürlenen ve kibirlenen değilmişsin gibi şefaat diler, düne kadar buranın malları ile meşgul olur iken bugün, bedenen bir mâni olanda gitmek istersin. Şefaat dilersin. Al canımı dersin. Ve yine merhabet edilirsin.[En doğrusunu Allah bilir.] )

İlmî kendinden bildi
Kendini âlim edemedi
kendisine faydası yok idi
En iyi O bilir Hâkikâti.

1 Ekim 2024 Salı

Çamur atma harbı

Acıya isyan ettik
Acı ile biat ettik.
Acı olmasın dedik
Acı ile olduk

Zadımızı inkâr ettik
Leyla'ya itaat ettik
Özümüz özümüzü körelttik
Kibrimizden yenilmezdik.

Bir husus var ki biz onu bilemedik 
kimi zaman bildik de bilmemezlikten geldik.
Herkesin olan, hiç kimsenindir
Hiç kimsenin olan ise yine hiç kimsenindir..
______________________________________________

Başımıza bir dert sıkıntı gelende ona isyan ettik. Onu kabullenmedik, kabullenmek istemedik. Bu acının bizi ıslah ettiğini bilmeksizin, terbiye ettiğini, farkındalık kazandırdığını bilmeksizin. Kimileri ise o denli isyan etti, baş kaldırdı ki kin ile doldu. Bizi biz yapanı istemedik. Bunca kör idik.
Hâlbuki bunu görmesi ne kolay idi de biz kör olmayı seçtik. Hatta bunu sevdik.

Kendimizi, kendimize kendimiz inkâr ettik.
Daha kendimizi inkâr eder iken, kendimizi kabûl edemez iken gittik bir yabancıyı kabûllenip, ona kul olduk.
Ne ettiysek kendimize ettik de bunu görüp, farkına varıp da kendimize gelemedik.

Şudur ki mesele, nicelerimizin bilmediği, nicelerimizin de bilip de göremediği, nicelerimizin ise de bilip, görüp de inkâr ettiği...
Bedenen sergi içinde olanlar, herkese aittir bu yüzden hiç kimseye ait değillerdir, olamayacaklardır da. Hayâ onlardan uzaklaşır.
Hiç kimsenin olan ise tabii olarak hiç kimsenindir.
Burada görmek isteyenler için bir çıkarım vardır.
Her iki neticenin varışı aynıdır. Birinin yolu kirlidir birinin temiz.
Tezat sanılan da, güzel sanılan da bizim gördüğümüzden, bize görünenden farklı olabilir. Cüzzi akıllarımız ile kendimizi bile idrak edemeyen bizler karmaşaları ne denli kavrayabiliriz? Acıya isyan ettik, acı ile biat ettik...

27 Eylül 2024 Cuma

Gören Kalpler

Gören gözler mi idi ki?
Gözün gördüğünü kalp yorumlar mı idi ki?
Kalbin tasdik ettiğini, gözler eder mi idi ki?
Gözün gördüğü yakîn mi ola ki?

Kalben yakîn, aklen sakin
Buranın bataklığına battık
Olamadık kâlbe hâkim
Nefsin oyununa, şeytanın oltasına kandık.

Hikmet alacak olana nicedir deliller
Hikmetten men ve uzak olanlar kâlben delidirler
Lâkin hikmet de mertebe de göze uzaktır.
Bu dünya kâlbe tuzaktır.

Özümüz dahi göremez ki özümüzü
Ancak, ferah tutmak icap eder gönlümüzü
Özün, özünü tarif edemez iken
Görünen ile hüküm eden, kınamaya giden

Baktın, gördüm dedin
Yetmedi hüküm ettin
Orada gaflet eyledin
Daha kendini bilmez idin.
_____________________________________________

Cüzî aklın var idi. Lâkin görünen, yani göründüğü kadarıyla hüküm ettin ve kendini bilir zannına kapıldın. Kısmî akıl ile savaş açtın sandın da bu dünyaya, aslen kendine açtın savaşı da bunu göremedin. Aciziyetinin farkına dahi varamadan kendini kudretli gördün. İnanmayanlara bak;
Onlar kendi cüzî akılları ile, ve kendince bulduğu sebepler ve delilsiz dayanaklar ile kendilerini nice haklı görürler. Karşılarında doğruyu söylesen dahi onların her daim akıllarından başka fikirler gelir ve ağızları ile direnişlerini sürdüregelirler.
İnanmayanı bizler ne ikna edebilir, ne de inandırabiliriz.
Bu hususta keza kendimden(kendimin dahi nece zayıf olup, inanmayanların kelimeleri ve konuşmalarından tesiri altında kaldığının gerçeği)keza hakikat nezdinden şunu ifade etmek isterim ki:

İnanmayan, inanmamakta güçlü

İnanan, inanmasına rağmen inancı zayıflamaya meyilli.


Bu hususları dikkatlice düşünende, doğru yolun hangisi olduğunu fark edebiliyor musunuz?
İnanmayan ile savaşmak gerçekten çok zordur. Çünkü ona kendisini ve bildiklerini(zanlarını) haklı gösterecek şeytanı vardır. Nefsi vardır.
İnananların kalbi vardır. O yüzdendir o kalp sağlamlaştırılmalı, işte o zaman onlara meyil etmez, yolundan şaşmazsın.
Onların kelime ve sözleri görünmeyeni, görebildikleri(keza görebileceği) şekilde yorumlamaya çalışmak ve bununla hüküm giydirmeleridir.

İnanmak neden bu kadar zor? İnanan neden zayıf da inanmayan bu kadar güçlü?


Bunun kendimce verebileceğim cevapları ise şunlardır:
+ Bilir misin ki, kişi kendisinin düşmanıdır. Kendi kötülüğünü dahi ister insan.(Hatta, Bundan ve kendisinden habersiz).
+ İlk husustakine işaret eden ve destekleyen cevap ise nefs'tir.
+ Bir diğer unsur ise şeytandır. Ancak şeytandan öte(önce) kendimizdir kendimize zulüm eden.

Basit bir örnek ile izahı mümkün hâle getirmeye çalışacağım, keza kendi hayatımdan örneklendirerek.

Bir yerde işe girdim. Ardından işin sadece ilk 2 günü gösterip eğittiler.
Ardından ne zaman bilemediğim yahut yapamadığım bir şey ile karşılaşsam ve sorsam ya hiç cevap alamadım, ya çok kısıtlı cevaplar aldım veyahut aksine azarlandım. Buna yaklaşık 2-3 ay sabredip artık kendim de işi öğrendiğimde, müdür çağırdı ve dedi ki;
Bunları sana kasten yaptığımızın farkındasın değil mi? İşi öğren diye böyle yaptık. demiş idi.
Söyleme sebebi neden ola ki?
Çünkü daralmış, bunalmış olduğumu gördü. Ve o konuşma ile ferahlık geldi bana.

Bu işin dünyalık misalidir. Tasavvufta bu şekilde direk göze gelmez, kulağa çarpmaz vuku bulmaz. Ve bu husus da insanların inancını zayıflatabilir.

Kıssadan çıkaracağımız şey nedir?
Sınavdayız. Zayıflatacak çok unsur var iken güçlü olabilir isen eğer, Allah'ın izni ve Muradı ile bir daha zayıflamayacak kalbe ulaşmaktır. Gayemiz de bu değil midir dostlar?

24 Eylül 2024 Salı

Nida

Dedim ona eyleme!
Onun sesini dinleme!(şeytan)
Sendedir diye, senin zannetme!
Onu besleme!(nefs)

Dedim ki piştim
Kahroldum, Vah ben ne eyledim
Bu dünyaya vakit yetiremedim
Bir de baktım ki toprağın altında idim.

Yoldan çıkmak ne külfetsiz(zahmetsiz)
Yola girmek ne güç
Yolda kalabilmek(olabilimek) ne çetin
Olamadım ki metin

Kibir ile ana-baba nedir bilemedim 
Izdırap içindeydim 
Vah ben ne eyledim
Gaflette idim

Buralı değiliz ki,
Oralı olalım. ( Bu dünyayı umursayalım )
Kendimizi bilemedik ki
Başkasını bilelim...

19 Eylül 2024 Perşembe

Kendin ile savaş!

Bedenler sergilendikçe, akıllar geriledikçe
şuursuzluk baş gösterince 
Bir ayıbı kınayanda
Kınadığın ayıbı kendin eyleyende
Söylendiğinde inkâr edende
Sergilenen beden, hâlbuki kendinden giden.
Acizyetinin farkına dahi varamayacak kadar aciz
Cehalet yalnızca sana caiz
Körlükte gelinen bu nokta
Olmasın sana gıpta
Sen de ettin hata ben de ettim hatta
Yazdım diye olmadım muallim.
Sadece yolumu arayan biriyim.
Bu yolda ne gördüysem tuttum not
Sen de olma bu dünyada ot
Hani var mı tutunabildiğin bir dal?
Olma sen de lâl
Gel, sen de kalbin ile kal
Onların kendilerine dahi yok hayrı
Bilmez ki ayıbı
Lâkin sakın kınama onları
Unutma onlar ki muallimlerdir.
Ve yine unutma ki kınadığın o hatayı;
Gördün mü bak, yaptın aynı hatayı.
Gayb bize uzaktır.
Gayb'dan nasıl korunulur bilemem ancak
Bir düşüncem var ki, yanıt olur mu dersiniz 
Aciz hissetmek.
Böyle okuyunca hemen şeytan size vesvese vermiş olsa gerek.
Ona şunu söyleyin;
Aciz olmak ile aciz hissetmek arasında büyük fark var.
O zaman dizginlenecektir.
Lâkin herşeyden önce akla hizmet hitap gerek.
Aciz olmak ile hissetmek arasındaki farkın şuuruna varamadıysanız;
Nefsiniz ile olan savaşma gücünü bulun kendinizde.
Şeytandan önce nefis ile savaşmak gerek.
Ve bu savaş bu dünyada asla sona ermeyecek.
Nefsinize, yani? Kendinize karşı güçlü olmayan, şeytan ile savaşabilir mi?
Bak! Gördün mü? Yine kendin karşısında aciz kaldın.
Hata yapmamak için yaratılmadık, lâkin mesul olduğumuzu unutma!
Allah Celle Celaluhu bizleri affetmesini temenni ederim.

Mukayese nezdinde Kıssa

Kul dedim, kendimi dahi bilmedim.
Daha dünü hatırlamadım, kudreti kendimde bildim
Baktım o dağlara, ihtişamına yenildim.
Lâkin yine de kudreti kendimde bildim.

Ne kadar aciz idim de
Ben acizim diyemedim de
Bir icat, peşine bir inat
Olur mu böyle fıtrat?

Baksana; Yaptı icat
Varamadan farkına kibirlendi
Sen misin, ben mi dedi.
Sandı ki açtı yaradana savaş
Hâlbuki dünya idi, akledemedi ki, bilemedi ki
Açtığı savaş yine kendine idi ki

Yoktur bundan gayri Firavun
Herkes olmuş mecnun
Bakıver gayri; her yer Firavun
Herkes vaziyetinden memnun...
____________________________________________

Kudret ve Merhamet sahibi yaradana şükürler olsun.

Hadi bakalım mukayese ve kıssa vaktidir;

Haksızlık karşısında, baş kaldırma, kötülük karşısında ne kadar sabrını ve kendini koruyup muhafaza edebilirsin?

Hakkına girilse ne denli kendini kontrol edebilirsin?

Hakkına girilmesi nedir?
Bu iftira olabilir, senin haberin dahi olmadan, zorla bir husustan men edilmendir, yoksun bırakılma vb. örnekler ile çoğaltılabilir.

Baş kaldırma nedir?

Diğer bir deyiş ile isyan, yani ne hak ne de haksızlık göstermeksizin yapılan davranış. Kibir, böbürlenme, taşkınlık, kışkırma, kıştırtma ve büyüklük yapmak ve benzeri hususlar.

Kötülük karşısında kalmak, uğramak ise hemen hemen hepimizin anlayabileceği husus olduğunu esas alarak örneklendirmeler ile anlatıma geçelim.

Bir işyerinde & işinde faaliyet göstermektesin. Ve orada çalışan X kişisi seni tanıdığı ya da tanımadığı hâlde(ki bu daha vahim) hakkında arkandan birilerine karşı seni kötüledi, ya da yaptığın ufak bir hatayı büyük göstererek bundan kendisine pay çıkardı, fayda sağlamaya çalıştı. Ne yaparsın? Anlayışla karşılayabilir misin? Kaç kere anlayış ile karşılayabilirsin?
Peki ya hiç düşünüyor muyuz ki, gün içerisinde bizler Allah'a karşı kaç kere olmadık ithamlarda bulunuyoruz? Kaç kere yalanlıyoruz. Allah'ın sözüne doğru değil ithamları ediyor bunları yakıştırıyoruz. Peki ya Allah kâinat üzerinde bunca insanın kelamlarına rağmen, ithamlarına rağmen ne hemencecik helâk ediyor ne de zulüm ediyor. Bu merhamet karşısında o kalbin paramparça olmaz mı ey insan?

Peki ya baş kaldırma?
Bu husus ki içler acısı...

Sen, bir işte iken ustabaşın gelse ve dese ki şu iş yapılacak, o işi bırak buna geç!
Peki ya sen baş kaldırıp, yapmıyorum lan bu işi! Desen? Ne ola bunun sonu? İşten kovulma & çıkar giderim diye mi düşünüyorsunuz? O zaman bu dünyadan da çıkabilir misin? Yani ölüp gidebilir misin? Yahu böyle de örnek mi olurmuş? Denildiğini duyar gibiyim. Buna da şöyle örnek vereyim;
Çalıştığın mekân senin ekmek teknen, yani geçim kaynağın. Yani ne? senin dünyan! Başka işe gidebilirsin elbette ki. Peki ya hâkikât evreninde var mı başka dünya? Ben bu dünyayı sevmedim, şu dünyada yaşamımı idame ettirmeye gidiyorum? diyebiliyor musun?

Şimdi geldik çok daha vahim bir husus olan baş kaldırmadaki içinde tezatlık barındıranına;

Ustabaşın sana o işi bırak şu işi yap demişti hatırlar isek.
Yani? Şöyle ki;
Sen bununla da kalmayıp, inat ile ustanın dediği işi yapmayıp kendi işini, acil olmayan işi yapmaya, kendi bildiğini okumaya devam ettin. Ne ola ki sonu? Ve bu çok kez süre gelse ne ola ki sonu?
Bunu ustabaşı değil de, Müdür söylese ve bu süregelse ne ola ki sonu?
Peki ya bunu bizzat patron söylese ve bu husus tekerrüre tâbi olsa, ne ola ki sonu?

Bak bakalım, aklet bakalım ey insan! Sen ki Allah'ın yapma dediklerini yapan, hem de sürekli yapan, bir şekilde ikaz edildiğinde kendini haklı gören, böbürlenen, geçici olana koşan ne aşağılık ne hadsizsin! hâlbuki senin iyiliğinin istenmesine rağmen ısrarla kendi kötülüğün için çabalayan ve gözlerin bunlara kör olan nankör bir varlıksın!

Hâlâ icap eder mi bilmem lâkin, kötülük karşısındaki kıssayı da izahlandırırsam hakaretlerim artabilir bu da çok doğru bir yola gitmez.
Açıkçası bu hususun kıssalandırmasını da sizlere bırakmayı yeğlerim.

Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

17 Eylül 2024 Salı

Yolcu

Bizler aynı yolun yolcusu idik.
Buna rağmen birbirimizi düşman bildik.
Dediğim dedik 
Bizler, özrü kabahatinden büyük idik.

Dert sahibi olanda Allah diyen
Patron denince tırsan
Allah'a gelince isyan eden
İyi gününde gülerek giden
Patrona yalakalık eden
Derdi olan vakit, patrona mı gitmiş sor bakalım!

Derdi geçmek bilmeyende
Allah'ım neden bu dertlerim bitmiyor diye hikaye eden
Kimisi ise isyan dahi eden
Gidecek olan gidende
Akıl başa gelse de
Yenik düştün nefsine, kendine.

Ey hain insan
Ey nankör insan
Ne eylersin sen...

13 Eylül 2024 Cuma

Okurken Dinleyebileceğiniz Tınılar

Size hangisi hitap ediyor ise tını eşliğinde okuyabilirsiniz.
Kalbe hitap amaçlı.
Dinleyemezseniz Mx Player'i deneyebilirsiniz.







11 Eylül 2024 Çarşamba

Akletme Vakti

İnsan, kendisine neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu(olacağını) dahi öngöremez.

Ne demektir bu?

Basit örnekler ile izah etmeye çalışacağım.

Kapanmak ile örtünmek aynı mıdır?(Nedir fark?)

Açık olmak ile de saçık olmak aynı mıdır?(Elbette ki ikisi de doğru değildir ancak burada fikir sahibi olabilmek için yumuşatma var.)

Açık olmak, belli etmek, göstermek. Bunların hepsi esasında kasıt(kast) içerir.

Yüzünde bir sivilce bile çıktığında şuurundasındır. O yüzden ne kendine ne de başkasına;

Kendim için, zevkim böyle, kimse için yapmıyorum, bakmasınlar o zaman dememelisin. Çünkü bu hem kendini hem de nefsini kandırmaktır.

Maalesef Fıtrat gereği ise kadın üzerine çekendir. Bu sebeple erkekler farklıdır denemez. Ancak mizaç da inkâr edilemez.

Örneklendirelim bunu
Bir kapananın, bir açığa nazaran gözleri daha çok üzerine çektiği maalesef hakikât olan bir zamandayız.

Hâlen yeterince açık olmadığı kanısındayım.

Daha da basite indirgemek icap ederse şayet, şöyle örneklendireyim.

Lâkin bundan önce küçük bir felsefeye değinerek aciziyetin farkındalığını artırma niyetindeyim:

Kişi; içinde bulunduğu hâl ve durumu yorumlayamaz.
Bu özetle

15 yaşında iken yaptığımız bir hareketi, 25 yaşına geldiğimizde "ne kadar da anlamsız şeyler yapmışım" diyip kendimize gülümsememiz ya da kızmamız gibidir.

Bu yüzdendir ki vereceğim örnek tabiri caiz ise anaokulu seviyesinde olacaktır. (Neden böyle örnek verdiğim anlaşılması maksadıyla yukarıda örneklendirdim.)

Bir otobüs ya da servis aracı düşünün. İçinde 15 tane 5 yaşında çocuk var, kimisi oturuyor kimisi ayakta eğleniyor. 

Bir tanesi ayakta ve bir elinde dondurma diğer elinde ise çikolatalı süt var.

Diğer çocukların tepkilerini, göz hareketlerini ve aklından geçenleri tahmin edebiliyor olmalısınız?  En iyileri bile bakacaktır. Peki ya kötüsü, içinde şer barındıran ne yapar? Kast? Ben yiyemiyorsam yere düşsün, belki de müdahale dahi etmesi mümkündür. Çocuğunuzun böyle bir durum ile karşılaşmasını istemeyeceğiniz gibi, bunu çocuğunuzun kendisi bile arzulamayacaktır.

Hâl böyle iken, kendisine yetişkin diyen bir bireyin kendisine zulüm etmesine şahsen bir manâ veremiyorum.

Şu da unutulmamalıdır ki; dikkat edenler için, dikkat etmeyenler bir yol gösterici olacaktır. Bu yüzden eğer ki bu yazılanı okuduktan sonra bir şeylerin farkına vardım sanıp birilerini kınamaya kalkışırsanız sadece kendinize hakaret etmiş olacağınızın da şuuruna varmanız temennisi ile.

istintak vakti

Herkesin olan; hiç kimsenindir, hiç kimsenin olan herkesin değildir.

Kanun, insanın vicdansızlığından yada vicdanından geldiği gerçeğini düşününce kanun nedir diye sorgulamıyor musun?

Giden geldi mi ki? Aynı kalabildi mi ki?
Yarının garantisini veren kim ki?
Olmayan için emin olmak
Kendini derviş sanmak

Cehaletin beden bulmuş hâli
Yok ki ondan öte cani
Hayvan bile anlar ahvali.
Sanmaz ki kendisini fâni
Bilmez ki edebi
Sanar yaşarım ebedi

Kendisine edinir binbir türlü derdi
Bilmez ki hepsi birer serap
Sandı ki kendisini erdi 
Eder kendisine ızdırap.

9 Eylül 2024 Pazartesi

Arayış

Kuldan bekleme hayrı
Yine O'dur açan kapıyı
Çektin bu dünyanın ızdırabını
Elbet bulacaksın dermanını
Muhakkak ki alacaksın mükafatını

Gittin insana
Bekledin seni anlamasını
Kendin bile varamadın huzuruna
Bak, yine yaptın aynısını 

Olmayanı gösterende
Gösterdiği ise olmayanda
Soranda kalp bende diyende
Bil ki şer vardır onda.

Basittir ki insan, kendisine dahi hain, sana mı olacak narin?
Daha ne diye beklersin nezaket, ne diye beklersin anlayış?
Dile bile gelsen duymaz, göstersen de görmez onlar. Tükettiğin nefes ki boşa,  sen de olma heba.
O kelimeler ki geçse bile aklımdan, hissetse bile kalbim, varmıyorlar artık dilime.
Anladım ki kelimenin tesiri dahi Allah katında, olamadık ki huzurunda, varamadık ki katına.
Hangi birini yazayım, hangi birini lisan edeyim?
Her iyi hususun kötü, her kötü hususun ise iyi bir husus getirdiğine tanık oldun mu sen?
Gerçekten boş bu dünya, anlamayana ne hoş bu dünya.

Álim

Seni sana bildiren Kendisini sana bildirmez mi? Sen yeter ki bilmek iste. Bu iş de böyle işte Merhamete yüz çeviren Kendisine zulüm eden Et...